Seyahat etmek, aynı zamanda, doğanın düşündüğümüzden daha yakın olduğunu öğrenmek demektir, fakat bazen daha büyük resmi görmek için uzaklaşmaya ihtiyaç duyarız.
Birçok mucize bizi doğanın gücünü düşünmeye itebilir ama hibrit ruhunu; dalgalarının ebedi akışı gibi ara vermek bilmeyen, fakat aynı zamanda bizi uçurabilecek özellikteki deniz kadar hiçbir şey anlatamaz.
Maserati Multi70 trimaran ve Giovanni Soldini sayesinde Cesaret Öykülerimizin yazarı ve fotoğrafçısının bu ikinci etapta yaptığı şey tam olarak su üstünde uçmak oldu.
DOĞANIN GÜCÜ’nü keşfetmeye hazır olun.
Manevi oğlum Adzmund Moïschel, talihsizliğe ne kadar iyi dayandığını kaptana haykırdı!
Ne cesaret! Yön değiştirmek için nasıl bir önsezi! Önden buyurun!
Antoine Volodine, Minor Angels
Adanın kuzey tarafı, cüretkâr denebilecek bir biçimde zeytin ağaçları ve sebze ekili ovalardan doğuyor. Metre metre ilerledikçe, bir bisikletçi yokuşu gibi kendisine tutunuyor. Kırmızı toprağın önce ıhlamur ağaçları, sonra meşe ağaçları ve daha sonra karaçamlar ile örtülü zarafeti, yolculuğun sonunda akımlar tarafından yenilgiye uğrayan okra rengi yüksek kayalara dönüşüyor. Birdenbire dağ sona eriyor, rüzgar esiyor ve kendinizi orojenik gayretin zirvesinde, heybetli bir uçurumda buluyorsunuz. Ada, yeryüzü tarafından dalga için yapılmış bir anıt. Ancak bunlar karmaşık, dikey sahil şeritleri. Yolculuk burada bir mola verecek ancak daha güneyde, yine karayla deniz arasında bir yerde başlayacak. Siz, karayla deniz; serbest enerjiyle potansiyel enerji; rakımla ufuk arasındaki sürekli durum değişikliklerine tanıklık etmek için buradasınız.
Başkentin yeni bölümünde, denize açılmayı tercih edenleri ağırlayan ticari olmayan bir liman bulunuyor. Sol tarafta şık kafeler ve mağazalar bulunan; sağ tarafta deniz kenarında ise, bakışların kayıkların arasında suyun yüzeyini sıyırıp geçen tekir balıkları ve sarpa balıklarına ve manzarayı şenlendiren liman işçileri ve koşuculara çevrildiği küçük bir liman. Onların arasına karışmadan iskelenin sonuna ulaşıyorsunuz. Burası, her şeyin gerçekten başladığı yer.
Giovanni Soldini hava saldırısı gibi patlayan geniş ve sesli bir kahkahaya sahip, ancak hızla ciddileşebiliyor. Gücüne güvendiği sert elleri ve kısa tırnakları, ağzında bir sigara ve sol kulağındaki halka bir küpeyle çevrelenmiş asi bir ruh. Onu izlerken, kişi çocukluk korsanlarının maskelerini bir kalemde düşürebilir, macera öykülerinin abartılı özelliklerini anlayabilir ve bir kaptan, bir deniz adamı olmak için bir role, bir bedene, bir sorumluluğa kutsama ve derinlik bahşedebilir. Siz bunu düşünürken, Denizci emirler vermeye başladı bile.
Bu yolculuk, hıza olan, teknolojiye olan, kumaştan geçen bir iğne ya da Akdeniz'deki bir yunus gibi Doğadan yükselen ve alçalan enerjiye olan bir yolculuktur. Ancak insanoğlu, inşa ettiği kara veya deniz araçlarından daha yaşlı: insanoğlu, yalnızca hayal gücünün kullanımıyla uzay ve zamanı melezleştirebilen 300.000 yıllık fevkalade bir teknolojidir. Yalnızca bilginin gayretiyle, nesneler arasındaki yakın ilişkiyi algılayan bir teknoloji. Yola çıkmadan önce yapmanız gereken şey, kendinizi daha ötede hayal etmektir: melez olduğunuzu, sahil şeridi olduğunuzu, sürekli olarak denize ve karaya karşı hareket eden ve dengesizleşen elementlerin bir buluşması olduğunuzu. Ve bunların hepsini aynı anda olduğunuzu.
Güzel, şimdi Denizcinin aynı anda hem karayı hem denizi seçtiğini düşünün ve yola çıkın. Onunla gittiğinizi hayal edin.
Kalkış motorla yapılıyor. Eğer karayolunu seçen Denizciyi takip ediyorsanız, adanın kaçınılmaz kırmızı tepesine doğru gidiyorsunuz demektir. Ghibli Hybrid uçurumun tepesine doğru seyir halinde ilerlerken, 330 beygir gücündeki motor şimdilik limanın hemen üstündeki caddelerden bir fısıltı gibi geçiyor: ağaçlara dönüşen evler, yerlerini koyun ve keçilere bırakan insanlar, güneşe dönüşen levha ve panoları görüyorsunuz. Diğer yandan, eğer deniz yolunu tercih ettiyseniz - ancak unutmayın ki her şey aynı anda, aynı teknolojik vizyonlarla oluyor - Maserati Multi 70 trimaranın kuşkusuz daha gürültülü motoru sizi beş knot hızında rıhtımdan çıkarır (solunuzdaki yeşil deniz fenerine bakın ve denizin detaylarına dalın) ve en iyi rüzgarın peşinde koyu geçer.
Bu esnada, doğal deri iç döşeme ve deri ve ahşap direksiyondan çelik pedal setine kadar kabindeki her şey yolu izleyen asfalt üzerinde durmadan ilerlerken, panelin küme göstergesi 4 silindirli motor ve 48V alternatörün birleşik eyleminin sonuçlarını gösterir: her hız kesme ve frenleme eyleminde, potansiyel enerji araba tarafından emilir ve bir dakika sonraki hızlanma ile serbest bırakılır. Bu, karmaşık ve entegre bir takas sistemidir: aynı Doğa gibi, yolculuğumuz gibi. Aslında, arabanın içinde fark edilebilir dengesizlikler ya da şoklar yoktur (DC konvertör ve 48V akü, ağırlık dağılımı için arkada yer almaktadır): sistemlerin bağlantısı enerjinin kendisidir. Trimaranda ise, koy geçilirken denizci motoru kapatır, bu sırada tayfa yelkenleri açmaya başlamıştır. İlk olarak ana yelkene direk çekilir, ardından flok yelkeni gemiye mutlak ve kusursuz bir şekil verir. Tayfa taşlama makinesinde güçlü ve eşzamanlı bir şekilde hareket eder, rüzgar eser ve hız ölçüsü artmaya başlar.
Otomobilin teknolojisi sayesinde, her hız kesme veya frenleme bir enerji birikmesidir ve trimaranda hız kazandığınızda, (dalgalar Palma dağlarının dönemeçlerine benzer), “alçaktan, neredeyse suyun yüzeyinin üzerinde uçmalısınız - diye sesleniyor Denizci - yoksa teknenin çarptığı her boşluk enerji israfıdır”. Rüzgar eski gücüne kavuşurken, yan gövdeleri merkez gövdeye bağlayan ağların altındaki deniz çok yüksek hızda seyreder (ayaklarınızın altında görebilirsiniz) ve otuz knot’a ulaştığınızda, tutunmaya başlamanız gerekir. Rüzgar, yelkenlerin arasından geçerek sürekli ve derin bir ıslık oluşturur. Gemi personeli tekneyi dengede tutmak ve denize indirmek için birbirlerine talimatlar verir ve daha sonra manevralarının hız ve enerji üretip üretmediğini görmek için ona tırmanırlar. Burada gürültü, yaşamdır, seyahattir.
Ancak Ghibli’de gürültü yoktur. Rüzgar araba gövdesinde hiç ses üretmez. Arabanın aerodinamiği neredeyse kusursuzdur ve eğer sürtünme yokluğu her iki araç için enerji tasarrufunu garantiliyorsa, eğer denizdeki gürültü yaşamsa, burada sessizlik bir lüks haline gelir. Yalnızca motorun dayanıklılığı ve lastiklerin beton üzerinde nazikçe yuvarlanması vardır: ancak ister denizde ister karada olun, gücü serbest bırakma zamanı gelmiştir.
İster denizde ister karada olsun, hız bir yetenektir ve hıza ulaşmanın yolu tüm yaşamların yükümlülüğüdür.
Folyolar eski, fakat yeni bir sistemdir. Tekneyi güçlendirmek ve suyla temasını azaltmak için suyu boylu boyunca kesen alçaltılmış pervane kanatları, deniz yüzeyinin üzerinde uçmasını sağlayan pervane kanatları. Şimdi hız 30 knot’a ulaşır, dönüş sırasında sağ gövde birkaç metre yükselir, trimaran kuzeydoğuya yönelir: bir hava akımına doğru gitmektedir. Flok yelkeni şişer ve rüzgar on beş knot hızında devam ederken, yelkenler dünyanın en hızlı teknesinin gücünü gerçek anlamda tatmanıza yol açan belirgin bir rüzgar yaratır. Rüzgar rüzgardan üstündür, en iyisini aramak için hava durumu sistemlerine gerek yoktur. Denizci dümende oturmuş ve sol eliyle bu rüzgara, bu sese, bu hıza karşı sigara içmektedir; o sırada sağ eliyle de, Maserati mühendislerinin bu su katedralini daha da etkili hale getirmek için yerleştirdiği altı sensör içeren aşırı duyarlı dümene hafifçe dokunmaktadır.
Hibrit sistem de günümüzde icat edilmedi - ilk hibrit araç 1899 yılına dayanmaktadır - ancak Foil gibi günümüzde kusursuz hale getirilmiş ve tam potansiyeline taşınmıştır. Maserati hibrit modeli araştırma bölümünden gelen bir patenttir: trimaranda olduğu gibi, baskın hissiyat, teknoloji ile doğa arasındaki sabit bir dengede, harcanan ve tasarruf edilen enerji dengesi üzerindeki akıştır. Camı indirin ve karaçamların reçinesini taşıyan havanın burnunuza ve yanaklarınıza değerek, hızlıca sonsuza dek kayıp gittiğini hissedin.
Zirveye ulaştık. Bakışlarınız, henüz keşfedilmemiş bir uzaklık hissine kapılmak için uzaktaki bir şeye takılıp kalır. Genel hareketteki durağanlığı bulun. Ve hızı hissettiğinizde, teknolojinin ahenkli dansını da hissedin ve insanoğlunun hayal gücünün denizde ne kadar büyük ve karada ne kadar kusursuz olabileceğini görün. Onu alın ve kendinizin yapın, o sizi buraya karadan ve deniz yoluyla getirdi: doğrudan, etrafta olan her şeye karşı derin bir saygı ile teknolojilerin bir diyaloğu olan yolculuğun varış noktasına doğru. Ve tasarım haline gelen hayal gücü sayesinde, performans yalnızca stabil olmakla kalmaz, aynı zamanda gelişir. Bu bir son değil, yalnızca yolculuğun sonu.
Koydan çok uzakta, trimaran şimdi geri dönüş yoluna girmiştir. Ghibli denizi gören bir görüş noktasında seyrini tersine çevirir. Her şey bir saniyeliğine durur - rüzgar, hareket, bizler, Denizci. Denizden, trimaranın tayfası petrol mavisi renkte güçlü ana yelken üzerinde duran bir rüzgar siperinden yansıyan bir nokta beyaz ışık görebilmek için uçurumun tepesine bakar. Yakından bakın, Denizcinin yelkenli teknesini selamladığı, daha sonra siz ona katılmak üzere arabaya tekrar binmeden önce size başıyla selam verdiği yere kadar tamamen görülebilir.
Yarım saat sonra, bir otomobil ve bir trimaran eşzamanlı bir yolculuktan sonra limana giriş yapar ve insanlar onların bir sahil şeridi gibi olmalarını sağlayan hayal ve teknolojilerden karaya çıkabilir: birlikte deniz ve kara, performans ve saygı, serbest enerji ve potansiyel enerji, rüzgar ve yol tutuş, gürültü ve sessizlik.
Related stories
It's time for a new luxury revolution
